Romanya’nın başardığını Türkiye yapamadı: siyanürle altın arayan şirketlere teslim olundu.
Kanadalı Anagold Madencilik’in Erzincan İliç’te işlettiği altın madeninde siyanürlü dağının çökmesiyle gerçekleşen kazanın göz yumulanlar nedeniyle oluğunu biliyoruz. Şimdi, “göz göre göre geldi” diyoruz: ama göz yumula yumula oldu olan biten. 2021’de Haziran’da, siyanür havuzunun borusu patlayınca da,
Fırat Nehri’ne sülfürik asit ve siyanür karışmıştı.
Öncesini haberlerden alıntılarsak:
“Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı, şirkete 16 milyon 441 bin TL para ceza uygulayıp madenin faaliyetini durdurdu. Maden 23 Eylül 2022 itibarıyla yeniden faaliyete başladı.”
“Tüm uyarı ve eleştirilere rağmen faaliyete geçen altın madeni, kısa bir süre sonra kapasite artımına gitti. Maden sahasının yaklaşık 3 katına çıkarılarak kapasite artışı yapılması planlandığı ortaya çıkmıştı.
Kapasite artışı ile ilgili düzenlenen ÇED raporu, itirazlara rağmen hızla onaylandı. 2019’un aralık ayında onaylandığı duyurulan ÇED raporu, şimdi İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan Adayı olan Murat Kurum’un başında olduğu, Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı tarafından onaylanmıştı.”
Anayasa Mahkemesi, Ocak 2024’te İliç’teki altın madenine karşı çıkan köylülerin hak arama özgürlüğünün kısıtlandığına hükmetmiş ve hak ihlali gerçekleştiği yönünde karar vermişti. AYM, kamu kurumlarının “yeteri özeni göstermediği”, “yurttaşın ve kamunun yararını gözetmediği” gerekçeleri ile
yeniden yargılama yapılmasına karar vermişti.
Evet; o kapatılmak istenen, kararlarına uyulmayan Anayasa Mahkemesi.
Bu yaşananlar kader değil; seçim.
Başka yerlerde, olayların gelişimi bambaşka olabiliyor.
Romanya’nın başardığını, Türkiye yapamadı.
Avrupa’nın en büyük altın rezervlerine sahip Roșia Montană Köyü’nden tüm ülkeye yayılan protestolar, bölgede madencilik yapmak isteyen Kanadalı şirketi engelledi. Roșia Montană, Romanya Kültür Bakanlığı ve Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü UNESCO tarafından “kültür mirası
alanı” ilan edildi ve çevrede tüm madencilik faaliyetleri yasaklandı.
Kanadalı Gabriel Resources adlı madencilik şirketi, 15 yıl boyunca Romanya Çevre Bakanlığından, 300 ton altın çıkarmak için izin almaya çalışıyordu.
Romanya için büyük bir ekonomik fırsat olduğunu iddia eden Gabriel, söz konusu bölgedeki mülklerin önemli bir kısmını da satın almıştı. Roșia Montană’nın köylülerinden evlerini satmayan 100 kadarı ve aktivistler, ülke çapında sokak gösterileri gerçekleşmesini sağlayabildi. Ülke ve hatta dünya genelinde, 300 ton altın için binlerce ton siyanür kullanılması gerekiyordu.
Dahası bu altının çıkarılması, Batı Transilvanya’nın dört dağının yerle bir edilmesi anlamına geliyordu. Yaşanacak çevre felaketinin ötesinde, bölgedeki Roma döneminden kalan tarihi eserler de yok olacaktı.
Fakat Romanya’da halk, 15 yıl pes etmeden Roșia Montană’nın Gabriel Resources tarafından cehenneme çevirilmesine muhalefet etti. Altın madeninin açılmasını destekleyen siyaseti de, geri adım atmaya zorladılar. On binlerce Romanyalı, inatla maden projesini protesto etti. Bu süreçte, Romanya
devleti tarafından şirkete verilen işletme izinleri defalarca farklı mahkemelerce iptal edildi.
Ana akım medya tarafından altın madeninin ülke için nasıl bir “maddi şans” olduğu propagandasının yoğun biçimde yapılmasına rağmen, çevreciler, mimarlar ve avukatlar tarafından desteklenen köylülerin kurduğu sivil toplum örgütü, şirket ve devlet yetkilileriyle mahkemelerde mücadelesi, Romanya’nın
kamuoyunun sempatisini ve desteğini kazandı.
Romanya kamuoyu açısından bardağı taşıran son damla, 2011’de özel şirketlere kamulaştırma hakkı verecek yasa tasarısı oldu. Gabriel Resources’a özel çıkarılmak istenen kanuni tasarıya tepki olarak, tüm ülke sokağa döküldü desek yeridir.
Hatta, aktivistler tarafından Transilvanya’nın başlıca kenti Cluj’da, Intercontinental Oteli’nin işgali gibi eylemler bile gerçekleştirildi.
Ancak, genel olarak Türkiye’deki Gezi Protestoları’na benzeyen bir süreç yaşandı Romanya’da…
Altın madeni projesi yerine, Roșia Montană Köyü’nün geleceği için kültür turizmi ve ekolojik yaşama odaklı biçimde şekillendirilmesi öngörülüyordu. Ki, bu da gerçekleşti.
Gabriel Resources, bugüne değin Romanya’nın peşini bırakmadı. Washington merkezli Dünya Bankası’nın tahkim kurumu Uluslararası Yatırım Uyuşmazlıklarının Çözümü Merkezi’ne (International Centre for Settlement of Investment Disputes-ICSID) giderek, Romanya’da yaklaşık 7 milyar dolar
“tazminat” talep etti. Söz konusu tahkim davasının akıbeti, önümüzdeki haftalarda belli olacak.
Eylül 2023’e kadar tarafları dinleyen ICSID, kararını 120 gün içinde vermek zorunda. Bu da, 12 Mart 2024’e kadar bir karar verilmesini gerektiriyor. Eğer Romanya aleyhine bir karar çıkarsa, en az 2 milyar dolarlık bir tazminat zorunda kalabilir Romanya…Gabriel Resources’ın hisseleri, kararın aleyhte olacağı beklentisiyle son haftalarda yükseldi de. Görüldüğü gibi, bu tip şirketler püsküllü bela. Elini veren kolunu kaptırıyor. Biz, daha da fazlasını kaptırmış gözüküyoruz gerçi…